UND Başkan Yardımcısı Ergün Bilen, ”Uluslararası taşımada eşit şartlarda rekabet için UBAK sisteminden çıkılmalıdır. Rusya nasıl yaptıysa, biz de yaparız” dedi.
Ülkemizde taşımacılık ve lojistik alanındaki birçok firmanın yeni yeni engellerle karşılaşmasının sektörü ”Eşit şartlarda rekabet” olgusundan uzaklaştırdığını ifade eden, Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda ABC Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Bilen,” Türkiye kara nakliyecisinin çok önemli sorunlarından biri UBAK çok-taraflı belge kotası sistemi. UBAK izin belgesi, Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı (ECMT), 1 Ocak 1974 tarihinde yürürlüğe konmuş, 2006 yılında UBAK, Uluslararası Ulaştırma Forumu (ITF) olarak değiştirilmiştir. UBAK izin belgesi, UBAK Sekretaryası tarafından üye ülkelere tanınan kota dâhilinde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından belirli koşulları sağlayan firmalara, her yılın başında tahsis edilir. Beraberinde usule uygun olarak doldurulmuş bir seyir defteri olan, üye ülkeler arasında gerçekleştirilen taşımalarda kullanılan izin belgesi. Kara nakliyecileri olan bizler “eşit şartlarda rekabet” dedikçe sürekli yeni yeni engeller ile karşılaşıyoruz. Kotalar, vizeler, uzun süreli keyfi bekletmeler ülkemizin uluslararası kara nakliyecisinin kaderi olmuş gibi… Bütün bunlara bir de UBAK, çok-taraflı belge sisteminden yararlanarak ülkemizden yük alıp diğer üçüncü ülkelere yük taşıyabilen yabancı araçlar da eklenince işler iyice çıkılmaz hale bürünüyor. UBAK’ın ülkemizdeki nakliyeciye faydasının sorgulanmasının ve bu konuda radikal kararlar alınmasının zamanının geldiğini ve ülkemizin, UBAK çok-taraflı kota sistemine üyelikten çıkması gerektiğini düşünüyorum. Nakliyecilerimize yetmeyen, bazı ülkelerin 7-8 senedir hiç artırmadığı geçiş belgesi kotalarının yetersizliğinin üstesinden gelebilmek için, özellikle transit taşımalarımızda,kullanmak zorunda kaldığımız UBAK belgelerini, Avrupa’da transitte veya ikili taşımalarda belge sorunu çekmeyen Avrupa Birliği ve yabancı rakiplerimiz ise, Türkiye’yi ek gelir kapısına çevirmiş durumda. Avrupa’ya yapılan yıllık 90 bin sefer ile bizim pastadaki payımızı yabancı araçlar dışarı aktarıyor. Son 5 yılda sadece ihracat yönünde 400 binin üzerinde yabancı araç, ülkemizden UBAK belgesiyle taşıma yapmış, bunun % 70’i ise üçüncü ülkelere taşıma olarak gerçekleşmiş; yani ülkemizde yatırım yapmış, vergisini ödeyen, istihdam sağlayan firmalar yerine yurtdışında faaliyet gösteren yabancı firmalar kazanmış.500 milyon Euro’nun üzerinde bir gelir kaybı söz konusu. Rusya baz kotasını önce 67’ye, 2014 yılında da 16’ya indirerek yabancı araçların haksız rekabet yaparak Rusya’dan yük almalarını büyük ölçüde engelledi. Rusya’da olduğu gibi bizim de hukuki olarak sektörü koruyucu mekanizmalarımızın olması gerekir.Ayrıca uluslararası ticaret kurallarına göre serbest ve kotasız olması gereken transit taşımalarımıza, uygulanan kısıtlamalar konusunda da UBAK sekreteryası çözümler sağlamalı” dedi.
UBAK’ın çok-taraflı kota sistemi dışında sektörün farklı sorunlarına değinen Bilen, ”Nakliyecinin sorunları bitmek bilmiyor. Özellikle şoför davaları bizlerin canını fazlasıyla acıtıyor. Şoförlerimiz bizim için önemli kişilerdir. Onlarla ekmeğimizi paylaşıyoruz. Fakat bazı kişiler bu durumdan kendilerine fayda sağlamaya çalışıyor. Trafik cezaları bir başka kanayan yaramız. Bu durumlar hafifletilirse nakliyeciler daha rahat bir ortamda çalışacaklar ‘ şeklinde konuştu.
Yabancı araçların sefer sayılarının arttığını ifade eden Bilen, ortaya çıkan bu durum ile Türkiye taşımacılık sektörünün sömürülmesine izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. Bilen ,”Ülke olarak 2023 ihracat hedeflerimiz doğrultusunda 500 milyar dolarlık bir rakamdan söz ediyoruz. Bu rakamlarda aslan payını şüphesiz nakliyeciler alacaktır. Ama biz ürün ihraç ederken hizmet ithalatında bulunuyoruz. Son bir yılda ihracatçılarımızın mallarını Avrupa’ya taşıtmak için yabancı şirketlere ödediği para 1 milyar Euro’yu aştı. Ülkemiz taşıma ve lojistik pazarında yabancı araçların sefer sayıları her geçen gün artıyor. Son 5 yılda yabancı araçlar ülkemizden Avrupa’ya yönelik toplam taşıma hacmindeki payını yıllık 65 bin seferden 190 bin sefere, yani 3 katına çıkarırken, Türk taşımacıların bu pazardaki hacmi yüzde 22 daraldı. Batı kara kapılarında, Türk araçlarının pazar payı yüzde 52’lere kadar indi. Bu durum ülkemiz adına ciddi bir kayıp. Yetkililerimiz bu duruma acil bir çare bulamazlarsa 2023 hedeflerimiz zor gerçekleşir. Nakliyecinin önünün açılması, Türkiye’nin refahının artması demektir. Zaten seferlerden para kazanamıyoruz, bir de yabancı taşıma sorunu işin içine girince çok daha vahim bir tabloyla karşılaşırız” şeklinde konuştu.
Bilen, “Türkiye’de lojistik sektörü sonu olmayan ucu açık bir alan . Bu alana yatırımların hiç bitmeyeceği de şüphesiz. Ama bunları gerçekleştirebilmek için hem ekonomik, hem siyasi ortamın uygun olması gerekli. Siyasi belirsizlik yatırımcıyı bekle-gör anlayışına sevk ediyor. Yatırımlarımızı gerçekleştirirken sektörümüzdeki ve dünyadaki istikrar bizler için son derece önemli. 2014 yılını ve 2015’in ilk yarısında, ihracat anlamında ciddi kan kaybı yaşadık. Asya-Avrupa ve Afrika üçgeninde yer alan ülkemizin jeo-stratejik konumundan çok fazla istifade edemiyoruz. Ülkemizin güneyinde bulunan komşulamızda yaşanan gelişmeler ihracatı çok derinden etkilemiştir. Irak ,Suriye ve çevresinde yaşanan bu gelişmeler karayolu ile ulaşımı adeta imkansız hale getirmiş ve yaşanan bu savaş hali bizleri farklı pazar anlayışına itmiştir” diye konuştu.