Serap Yaşar’ın Avrupa’da kayıp göçmen ve mülteci çocuklarla ilgili raporu

Kayıp mülteci çocukları, Avrupa’nın gündemini  meşgul ediyor.

Polis raporlarına göre, Almanya’da 2 binden fazla mülteci çocuğun, kayıp kişiler olarak kaydedildiği ortaya çıktı.

Ülkede toplam kayıp mülteci çocuk sayısının 9 binden fazla olduğu tahmin ediliyor.

“Özel korumaya ihtiyaçları var”

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu üyesi, AK Parti İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın hazırladığı “Avrupa’da kayıp göçmen ve mülteci çocuklar” adlı raporu yeniden gündeme geldi.

Raporda, göçmen ve sığınmacı çocukların savunmasız bir konumda olduğu belirtilerek,

Göçmen ve mülteci çocuklara yönelik birçok şiddet türü, bu çocukları sahip oldukları korunma ve bakım haklarından mahrum bırakıyor.” denildi.

“Buzdağının sadece görünen kısmı”

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 22. maddesine işaret edilerek, her çocuğun ebeveynleri ile yaşama hakkına uygun olarak mümkün olduğunca aileleriyle kalmalarının sağlanması gerektiği kaydedildi.

Aynı raporda, “Birleşmiş Milletler, 2014-2018 yılları arasında dünya çapında her gün kayıtlı bir göçmen çocuğun ölü ya da kayıp olarak bildirildiğini rapor etti. Parlamenter Meclisi, bu durumdan derin endişe duyuyor.

Meclis, bu sayının buzdağının sadece görünen kısmı olduğunun ve daha birçoğunun başka bir ülkeye sığınmaya çalışırken kaybolmuş veya hayatını kaybetmiş olduğunun bilincinde.

Binlerce çocuk kayıp

Ne var ki bu kayıplar kayda geçirilmedi. Meclis; Avrupa’daki refakatsiz çocukların korunması konusunun uyumlaştırılmasına ilişkin 2136 (2016) sayılı Karara atıfta bulunarak Europol’un Avrupa’da 10 bin göçmen çocuğun kaybolduğuna ilişkin Ocak 2016 tarihli açıklamasına ve ardından Alman makamlarının yalnızca Almanya’da 9 bin çocuğun kaybolduğuna dair beyanına dikkat çekti.

Bu sayılarda önemli bir düşüş gözlenmedi. Ayrıca uluslararası kamuoyunun kayıp mülteci ve göçmen çocukların durumundan büyük ölçüde haberdar olmadığı görüldü.” ifadeleri kullanıldı.

Böyle bir tablo karşısında, çocukların yaşamlarına, fiziksel ve zihinsel bütünlüklerine yönelik risklerin azaltması gerektiği vurgulandı.