Ekonomist Ali Ağaoğlu ve ekonomi gazetecisi Hakan Güldağ bu hafta Şans Sohbetleri’nde, Merkez Bankası’nın son zorunlu karşılık düzenlemesinin piyasalara etkilerini, bankalardan borsaya kadar geniş bir yelpazede ele aldı. İkili, son dönemdeki hareketlerin borsanın yapısında önemli değişimin işareti olduğuna dikkat çekti.
Avrupa Merkez Bankası’nın da faiz artırımına hazırlandığını, ancak Fed’in önde koşmaya devam edeceğine işaret eden Ağaoğlu ve Güldağ, doların güçlü kalmasının dış ticaretimizi olumsuz etkileyeceğini öne sürdü. Ağaoğlu, Türkiye açısından asıl riskin faiz artışı süreçlerinde yaşanacak talep daralması olacağını vurguladı.
Güldağ: Merkez Bankası zorunlu karşılıklarla yine oynadı. Hem ilave karşılık uygulanacak alanı genişletti hem de bireylerin yanı sıra şirketleri de dövizden TL’ye dönüşte kapsama aldı. Kur korumalı mevduat, uygulanan politikanın belkemiğini oluşturduğu için oradan kaçışa izin vermek istenmiyor anlaşılan. Onun için de bankalara yeni görev yüklüyor.
Ağaoğlu: KKM için bankalara verilmiş hedefler var. Şimdi bireysellerin yanına tüzel kişiler ve şirketler de eklendi.
Güldağ: Ne bireyselde ne de tüzel kişilerde KKM’ye geçirmek ya da orada kalmasını sağlamak bankanın doğrudan görevi değil. O müşterinin tercihi. Gelgelelim bankalara zorunluluk getirilerek durum idare edilmeye çalışılıyor.
Ağaoğlu: Daha önceden bankaların faiz oranı dışında alabilecekleri komisyona da sınırlama getirilmişti. Özetle, fiyatlama davranışlarını bozan, yani bir anlamda tırnak içinde “narh” uygulamasının geldiği, yani fiyatlara narh uygulandığı bir döneme gelmiş durumdayız.
Güldağ: Narh amaçlanmamıştır muhtemelen. Ama odağınız dövizi kontrol etmek olunca, faize de yukarı doğru dokunma izniniz olmayınca, iş oraya varıyor…
Ağaoğlu: Bunun içine sığamıyor Türkiye ekonomisi. KKM’deki şartları ağırlaştırıp, daha fazla zorlayıp dövizleri Merkez Bankası’na aktardığınızda iş çözülmüyor. Merkez Bankası bunları kullanmayıp rezervleri artırmış olsaydı zaten bir problem yoktu. Ama belli ki kullanıyor ve bu nedenle rezervlerde önemli değişiklik olmuyor.
Güldağ: KKM 60- 62 milyar dolar civarında bir yere geldi. Görünen o ki, bu süreçte piyasaya şu ya da bu yolla verilen dolar miktarı da hemen hemen aynı miktara denk düşüyor. Şimdi ‘artık narh uygulanan noktaya doğru geliyoruz’ tespitini de, akılda tutarak nasıl bir sonbahar bekliyorsun? Eylüle girdik…
Ağaoğlu: Öncelikle sendikasyonlar var. Yine uzatılır ancak konuşmuştuk tahsilatlar daha önden olacak diye düşünüyorum. Çünkü şunu biliyorum; yurt dışındaki bankaların Türkiye’ye bakış açılarında hiçbir iyileşme olmadığı gibi, bundan 1-1,5 ay öncesine göre fiyatlamalar tekrar yukarı çıktı. Bir yıllık finansmana teklif ettikleri libor + 6-8 bölgesine gelmeye başladı. Maliyetleriyle birlikte 12-13 civarında.
Güldağ: Dolar olarak…
Ağaoğlu: Evet dolardan bahsediyoruz. Çok yüksek bir rakam. Çünkü Türkiye’nin risk algısında pozitif bir iyileşme görünmüyor.
Güldağ: Bankaların işi zorsa Türkiye’nin işi zor. Aynen reel sektörün de olduğu gibi…
Ağaoğlu: Herkes bankaların kârı çok yüksek diyor. Bankaları savunmak bana düşmedi ama bankaların kârı iyi ki yüksek. Çünkü toplam sermaye rakamı büyüyor, o kâr dağıtılmadığı sürece… Sermaye yeterlilik rasyolarına göre daha yüksek kredi verebiliyorlar. Yani büyümeyi veya enflasyonu finanse edebiliyorlar. Aksi takdirde iyice küçülecek ve hakikaten kredi bulmakta bugünkünden de çok daha fazla zorluk çekeceğiz. Düzenlemelerle gelen kısıtları geçtim. Bir de hakikaten bankaların rasyoları ile ilgili bir sıkıntıdan dolayı ama onlar da bu enflasyon muhasebesine girmedikleri için bu nominal karlarında oldukça yüksek bir vergi ödeyecekler. Şu anda aslında enflasyon muhasebesi dahil olsaydı bu kadar karlı görünmeyecekti bankalar.
Güldağ: Düzenleme deyince enflasyona endeksli kağıtlar yerine yeni oranlarla almak durumunda kalacakları kağıtlar geliyor aklıma…
Ağaoğlu: Öyle de bir durum var, evet.Kâr yazmışlardı o kağıtlardan. Halen daha bankalar talep ediyor ama şu anda faizi 13’e inen parayı alabilmeniz için Merkez Bankası’na teminat vermeniz lazım. Ya döviz ya hazine bonosu teminatı vermek lazım. Merkez Bankası şimdi mealen dedi ki, enflasyona endeksli kağıtların teminata sayılma oranlarını ben önce yüzde 70’e indirdim, sonra yüzde 50’ye indirdim. Gene bankalar bunları gönüllü olarak tutarlar ama bu yan kullanımı sınırlanıyor. Faiz oranlarına konulan sınır düzenlemesi de bankaların zorunlu olarak bu enflasyon tahvilleri dışındaki Hazine’nin ihraç etmiş olduğu sabit faizli tahvillerini, yani enflasyona endeksli olanlar dışındaki tahvillerini talep etmelerine yol açtı. Ve orada da faizde yüzde 19’dan yüzde 14’lere hızlı bir düşüş oldu. Yani aslında Hazine’ye, Merkez Bankası eliyle borç vermek veya doğrudan avans açmak yerine bankacılık sistemi üzerinden yürüyen bir mekanizmada bankalar kullanılıyor.
Güldağ: Evet, görünen o…
Ağaoğlu: Onun için de bu kredi mekanizmasını, yani bir taşta 3-5 kuşu veya hatta bir kuş sürüsü vurmaya çalışılıyor.
Güldağ: Çalışır mı sence? Daha doğrusu sürdürülebilir mi?
Ağaoğlu: Ciddi endişelerimin olduğunu söylüyorum hep. Şu anda bankalar zorunlu olarak tahvil alıyor. Enflasyon tahvili dışında normal faizli tahvil almaya başladılar.
Güldağ: Bu sefer de gelirleri düşecek. Bu borsa tarafında da tabii etkili olabilir. Borsada bankalarla bir tırmanış yaşanıyor…
Ağaoğlu: Borsadaki yükselişi aslında biraz enflasyonla bağlamıştım. Ancak geçen haftaki verilere göre 800 milyon dolarlık bir giriş var. Bu durum bana çok sağlıklı gibi görünmüyor. Kamu bankaları başta olmak üzere bankacılık sektörüyle borsanın yükselmesi bende soru işareti. Hatta ben şöyle bir tweet atmayı bile düşündüm; Herhalde banka yöneticileri birbirlerini arayıp “biz neyi çok iyi yaptık da hisselerimiz bu kadar iyi performans gösteriyor” diye soruyorlardır. Bankalarda maden mi vardı da biz fark etmemiştik?
Güldağ: Tabii banka hisseleri uzun süre epey düşük kaldı..Gecikmiş bir iyileşme…
Ağaoğlu: Veya iyi niyet söz konusu. İran anlaşması olursa özellikle Halk Bankası’nın üzerindeki baskılar kalkmasa bile azalacak. Bu akla geliyor bir yandan. Ama torba kanunla sizin gazetede olasılık olarak belirttiğiniz gibi enflasyon muhasebesi hayata geçerse, bankaların bugünkü kâr rakamlarını tabii ki göremeyeceğiz. Gerçeğe daha yakın rakamlar göreceğiz.
Güldağ: Borsayı etkileyebilir dediğim o. Borsada şu sıralar TL bazında rekor kırılıyor ama dolar bazında zirvenin uzağındayız…
Ağaoğlu: Hedefi dolar bazında 5.1 alıyorum. Borsamız üç kez geçmişte o seviyeye geldi. Buna göre bakarsak bugün o seviyenin gerisinde miyiz? Evet, gerideyiz. Daha yukarıya gidecek potansiyelimiz var mı? Evet, var. Ama “5.1 dolar düzeyini yeniden yakalamak için ne yapılıyor ve buna yönelik adımlar atılıyor mu” sorusunda biraz kafam karışık. Son bir yıldaki kararlara bakıyorum ve bu kararların içinde Türkiye’nin dünya ile rekabetinde, Türk yatırımcısının, Türk iş adamının önünü açacak, dünyayla rekabette hayatını kolaylaştıracak ne gibi önlemler alındı sorusunu kendime sorduğumda, doğrusunu istersen çok fazla örnek bulamıyorum.
Güldağ: Pastayı büyütmekten çok, bana düşen pasta dilimini nasıl büyütürüm sorusu önde…
Ağaoğlu: Alınan önlemlerin neredeyse tamamı içeriye yönelik ve içerideki var olan küçük kapalı, kendi içinde dönüp duran ekonomiye yönelik önlemler.
Güldağ: Tabii öyle bakınca borsadaki o 5.1 dolar düzeyi başka koşulların ve ortamın düzeyi. Borsada yabancı payının yüzde 30’lara düştüğü ortam değil.
Ağaoğlu: Doğru yüzde 70’lere çıkmıştı yabancı payı borsada. Şimdi, 800 milyon dolar yabancı fon geldi veya yurtdışından borsamıza bir iltifat oldu deyip büyük bir olaymışçasına sunmak da bana biraz züğürt tesellisi gibi geliyor.
Güldağ: Özellikle Jackson Hole toplantı sonrasında Fed’in enflasyonla mücadele için ‘acı’ da olsa faiz tarafında sert adımlar atmaya devam edeceği görülüyor. 3-3.5 düzeyi konuşulurken şimdi faizde 4’ler hatta 5 düzeyi Amerikan ekonomi basınında dile getirilir oldu. Bu dünya borsalarında düşüş getirdi ama bizimki hariç…
Ağaoğlu: İstanbul borsası yurtdışı borsalardan tamamen farklı yöne gitti. Dünya borsaları aşağıya giderken, emtia fiyatları aşağıya giderken… Evet Türkiye için dış ticaret açısından avantajlı bir durum ama bunun borsaya yansımasının bu kadar hızlı olması bana çok anlamlı gelmediği gibi Amerikan borsalarının bu kadar sert düştüğü bir dönemde bizim borsaların sert yükselmesi bana bir şey söylüyor.
Güldağ: Ne diyor?
Ağaoğlu: Yabancı yatırımcının az olduğu bir ortamda artık Türkler Türklere hisse senedi alıp satıyorlar gibi bir durum var. Tahran, Mısır, Pakistan, ne bileyim Arjantin borsası öyledir. Yabancı yatırımcıların olmadığı, yerlilerin birbirleriyle alıp sattıkları kapalı, kendi yağıyla kavrulan bir dünya düzeni kendi dünyaları var onların. Öyle bir yere doğru geldik ve son birkaç gündeki hareketler de bunu bayağı tescil eder nitelikteydi. Onu da küçük bir not olarak kayda geçelim. Güldağ: Küçük ama önemli.Yapısal bir değişiklik mi bu sence? Ağaoğlu: Bir anlamda evet. Borsada 5.1’in dünyası başka bir dünyaydı bence. Güldağ: Ya bugünün dünyası? Ağaoğlu: Bugün 1 buçuk ile 2 buçuk dolar dünyasına hapsolacağız bir süre. Öyle bir dünyaya doğru geliyoruz gibi görünüyor.
Enerjide daha zor bir sürece doğru giriliyor
Güldağ: Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın kararları paritenin seyrini belirleyecek. Avrupa’dan da bir 75 baz puanlık ‘jumbo’ dedikleri bir faiz artışı bekleniyor ama belli ki Fed önden koşmaya devam edecek. Euro/dolarda ibre dolar lehine gözüküyor bir süre daha. Dolarla alımlarımızın yüzde 70’leri bulduğu, euro ile satışımızın ise yüzde 50’ler civarında kaldığı bir süreçte ihracatçımız olumsuz etkileniyor doların güçlenmesinden…
Ağaoğlu: Doğru ama faiz artışı süreçlerinde yaşanacak talep daralması bizim için en büyük risk. Euro’dan dolar tarafına kayan zayıf bir Euro ihtimali var. 92.50, 94.50, 96.50 hedeflerinden bahsetmiştim. Avrupa’da talep daralması bize ihracatın zayıflaması olarak yansıyacaktır. İyi tarafından baktığımızda ise emtia fiyatlarında genelde bir gerileme var. Gaz fiyatlarında sert düşüş yaşandı ama Avrupa’daki gaz fiyatlarında yüksek oynaklık yaşanıyor. Fiyatları aşağı çekebilmek için ülkeler ulusal rezervlerini açıyorlar. Bu iyi bir şey değil. Ağustosta rezervi açıyorsanız aralık ayında ne yapacaksınız, hangi rezervi açacaksınız?
Güldağ: Önümüzdeki 6-8 sadece bu yılın seyrini değil, belki bir 10 yılı belirleyecek.
Ağaoğlu: Rus filosunda Boeing ve Airbus ağırlıklı 600 küsur uçak var. Ve bunlar yedek parça ve güncelleme haklarından mahrumlar. Ruslar bazı uçaklarını, ‘soyup’ diğerleri için yedek parça olarak kullanmaya başlamışlar. Havacılıkla ilgili bir arkadaşım “İran da yıllardır bu işi yaşadı, bu işin garip bir karaborsası var. Bir şekilde temin ederler” diyor ama Rusya yeni yaptırımlarla bir yere sıkışıyor gibi görünüyor. Buna karşılık Rusya’da uçaklar uçmayacak da, kışın Rusya gaz vermezse Avrupa ne yapacak? Gerçekten zor bir denklem ve süreç.
Güldağ: Enerjide daha da zor bir sürece giriliyor olması, Avrupa’da resesyon ihtimalinin de güçlendiği yorumlarına yol açıyor. Petrol fiyatlarında da yön arayışı var. Brent, 100 dolardan yine döndü…
Ağaoğlu: Orada önemli haber, İran denkleme girmek üzere. Son 3-4 aya girdik, bitecek gibi görünüyor. Libya’daki ufacık bir sıkıntı, çat diye petrolü 102 dolara geri getirdi. Rahatlama için İran’ın denkleme girmesi lazım. Girdiğinde hızlı bir düşüş sonra tekrar 95 dolarlarda bir dengelenme bekliyorum. Ama doğalgaz için böyle bir şey söz konusu değil. Doğalgaz hakikaten neredeyse Putin’in iki dudağı arasına geldi.