MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde ‘Siyaset ve Liderlik Okulu 18’inci Dönem Sertifika Töreni’ne katıldı.
Bahçeli, siyasetin ve liderliğin, mektep ve müfredat sınırları içinde anlatımı konusunda üslendikleri ahlaki sorumluluğu mütevazı ölçüde yerine getirmenin bahtiyarlığını hissettiklerini söyledi.
Bahçeli, “Bu kapsamda siyaseti yapıyorken, siyaseti bir mecburiyet kabul ediyorken, aynı zamanda fikir ve düşünce temelinde de yaşamasının ve yaşatılmasının ehemmiyetine inanıyoruz. Biliyoruz ki siyasetin kaynağı fikirdir. Bu olmadan akıbet, fitne ve fiyaskodur.“ diye konuştu.
“Demokrasi zillete vize vermek demek değil”
Değerli bir şeyi, çıkarlar uğruna bilerek veya bilmeyerek hor görülen noktaya getirmenin, işi ayağa düşürmek olduğunu kaydeden Bahçeli, “Bugün hem Türk siyasetinin hem de küresel siyasetin mümeyyiz sorunu bana kalırsa budur. Kendilerini yükseltmek maksadıyla milleti ve devleti ayağa düşürmek için Türkiye düşmanlarının eline avucuna düşenler, kelimenin tam manasıyla zillettedir ve siyaset platformunda bu köhne sıfatlarıyla arzı endam ettikleri ortadadır. Siyasetteki potansiyel ve popüler mesele, yalnızca seçim kazanmakla koltuk kapmakla zirveye tırmanmakla ezcümle iktidar olmakla sınırlandırılamaz. Bunlarla da sınırlı görülemez. Millet varlığını, devlet hakkını, insan onurunu, şartlar ne kadar ağır olursa olsun savunma ve sahiplenme fazileti gösterenler, siyaseti adam gibi yapan yüz aklarıdır. ‘Demokrasi’ demek ‘melanete ve zillete vize vermek’ demek değildir. ‘Demokrasi’ demek ‘demagojiye ve totolojiye çanak tutmak’ hiç değildir.“ dedi.
Bahçeli, siyasetin, aynen insaniyette olduğu gibi ahlakla kaim olduğunu söyleyerek “” diye konuştu.
“Ortalığı kuru hamasetle karıştırmakta”
Cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümünü demokratik, kapsayıcı ve katılımcı yeni anayasayla taçlandırmak istediklerini söyleyen Bahçeli, “Gelin görün ki zillet ittifakının karşı duruşundan, karşı çıkışından, kısmi tadilatları ‘anayasa teklifi’ diyerek gündeme taşımaktan başka bir önerisine, bir teşebbüsüne, bir gayretine şahitlik edeniniz çıktı mı? Toplumdaki değişmeyi fark edemeyen siyasetin, devlete şahsiyet kazandıran hukuki çerçeveyi düzenlemesi, tarihin hiçbir döneminde söz konusu olmamıştır. Gerçekleri çarpıtan siyaset pratiği, tutsak ve tutuk bir niteliktedir. Aynı zamanda amacını kaybetmiştir. Böylesi siyasetlerde, çağın ve zamanın gelişme süreçlerine uyumsuzluğun getirdiği kaygılardan kurtulma isteği, gerçeklerden kaçmaya dönüşmektedir. Nitekim 6’lı masa gerçeklerden peşi sıra kaçmakta, ortalığı da velveleyle kuru hamasetle kurşun gibi husumetle karıştırmaktadır.” diye konuştu.
“Demokrasiye sözde bağlılar”
Bahçeli, Türkiye’deki muhalefet siyasetinin hasret duyduğu şeyin, karanlık ve kargaşa olduğunu belirterek, “Milletten umudu kestiklerinden dolayı demokrasiye sözde bağlıdırlar fakat Cumhur İttifakı bu zilletin hesaplarını, Allah’ın izniyle boşa çıkaracak. Bu ittifakı ebette mağlup ve mahcup edecektir. Bilindiği üzere 20’nci yüzyıl, ideolojilerin çatıştığı bir dönemdi. Ekonomik sistemlerle ilgili tartışmalar ağır basıyordu. 21’inci yüzyıl; dinlerin, milletlerin, medeniyetlerin kutuplaştığı bir yüzyıl olarak temayüz etmektedir. Bu yüzyıl içinde milliyetçilik, her zaman olduğu gibi yükselen ve kuşatıcı bir değer olarak ön plandadır. Milletini bilmeyenden elbette milliyetçi olamaz. Milletini sevmeyene elbette ‘milliyetçi’ denemez. Terör örgütleriyle arasına mesafe koymayanların, teröristleri aklama ve arkalarında durma yanlışına kapılanların, ülkesine bağlılıkları söz konusu olamaz.” dedi.
“Malumu olduğumuz menfaat çatışması”
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki ‘Baba- oğul gibiyiz’ sözlerine ilişkin şunları söyledi:
“Saraçhane’de rol kapma derdine düşenlerin, bu yeni yüzyılı bırakınız anlamasını, varlıklarını ibra etmeleri ve iddiayla sürdürmeleri bile akla ziyan bir haldir. Babayla oğul arasındaki gelgitli sürece müdahil olan ablaların, ‘Biz de varız’ çıkışı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni 2 partinin kazandığını çatık kaşlarla hatırlatıp ikilik çıkarması, malumu olduğumuz bir menfaat çatışmasıdır. Hayatları basit hesaplarla geçenlerin hasbi olması, balığın kanat takarak uçmasını düşünmek kadar deli saçmasıdır. İnsan kimliği hatıralarla oluşmaktadır. Aile bu bakımdan hatıraların evidir. Ne var ki karşımızdaki siyaset tablosunda bir aile dramı yaşanmaktadır. Baba ile oğul çekişmeli, babayla abla ihtilaflı, oğul ile abla kumpasçı, diğerleri de kendi siperlerinde seyircidir. Biz bu olan bitenlere ‘zillet’ demeyelim de ne diyelim? Velinimeti olan ittifak ortağına ‘Çarparım’ diye tehditler savuranların nesine itibar edelim? Siyaseti miras paylaşımına ve tarla kavgasına dönüştüren akılsız talancıların neyine bakalım, neresiyle alakadar olalım?”